Eğitimci Öz Güvensizliği
Hırs, üstünlük, kibir gibi duyguların her geçen gün patolojik bir salgın gibi yayıldığı ortamlarda eğitimcilerin de bu hislerden nasibini alması hastalığın artışını hızlandırmaktadır.
Eğitimci olarak çalışmamın sonrasındaki yıllarda öğrenci olmuş olmam, eğitimci- öğrenci ilişkisini daha geniş perspektiften görebilme vizyonu kazandırmıştır. Bu bakış açısıyla gözlemlediğim, öğreticinin en zayıf noktası mesleki bilgisinin yetersizliği ve bu yetersizliğinin giderilmesi için kişisel çaba sarf etmemesidir.
İlk öğretim kademelerinde sınıf hakimiyeti sağlayamayan öğretmen, sınıfın hakimiyetini sağlamak için çeşitli kurallar, yasaklarla, hatta ne yazık ki halen var olan sözlü ya da fiziksel şiddete başvurmaktadır. Halbuki mesleki bilgisi olan ve çalışmaktan korkmayan eğitimciler hem ders anlatmayla / uygulamalarla öğrencilerin dikkatini çekerler hem de öğrenci dikkatini toparlayarak sınıf hakimiyetini doğal olarak sağlamış olurlar.
Eğitimin diğer kademelerinde de benzer durum söz konusudur. Meslek kazandırma noktasında ülkemiz eğitim sistemi göz önüne alındığında kilit nokta olan üniversite eğitiminde de eğitimci yetersizliği doğru sonuçlar vermiyor. Mesleğini severek seçtiği halde çalışmaktan soğuyan gençlerin asıl sorunu eğitimcilerle olan ilişkilerin niteliksizliğidir demiş olsak yanlış söylemiş olmayız. Nitekim bilgilenme aşamasındaki gençlere, bu ülkeye /dünyaya daha iyi hizmet etme amacıyla daha verimli yönlendirmelerde bulunmak her öğretim görevlisinin /elemanının boynunun borcudur.
Meseleye daha da geniş açıdan bakarsak bir üniversite hocası; hal hareketiyle, konuşması ve hitabıyla ileride o mesleği icra edecek olan gençlere örnek olması gerekir. "Aman işimi yaptım çıktım yük benden çıksın" bakışıyla düşünen hocalar, mesleğinde icraatı önemsemeyen üretmeye meyilli olmayan gençler yetiştirir. Zaten aksi düşünceye sahip öğrenci/ meslektaş ile karşılaştığında da agreşifleşir.
Tüm bu bilgiler ışığında bu konularda yeterli olmayan eğitimcilerin öz güvensizliği ve bunu kamufle etmek amacıyla gereksiz üstünlük kurma çabaları, haksız kibirleri peyda olmaktadır.
Hepimizin amacı sevdikleri işlerde çalışan öz güvenli, bilgili ve bilgisini insanlığın, ailesinin ve kendinin yararı için kullanan bireyler yetiştirmek olmalıdır. Ebeveynler, öğretmenler, farklı alanlarda eğitimciler olarak amacımızın günü kurtarma, egomuza yenilme, üstünlük, gösteriş çabaları olmamalıdır. Birbirimizi dinleyip anladığımız, birlikte daha güzel yarınlar için insan gibi çalıştığımız ömürlerimiz olsun.
Eğitimci olarak çalışmamın sonrasındaki yıllarda öğrenci olmuş olmam, eğitimci- öğrenci ilişkisini daha geniş perspektiften görebilme vizyonu kazandırmıştır. Bu bakış açısıyla gözlemlediğim, öğreticinin en zayıf noktası mesleki bilgisinin yetersizliği ve bu yetersizliğinin giderilmesi için kişisel çaba sarf etmemesidir.
İlk öğretim kademelerinde sınıf hakimiyeti sağlayamayan öğretmen, sınıfın hakimiyetini sağlamak için çeşitli kurallar, yasaklarla, hatta ne yazık ki halen var olan sözlü ya da fiziksel şiddete başvurmaktadır. Halbuki mesleki bilgisi olan ve çalışmaktan korkmayan eğitimciler hem ders anlatmayla / uygulamalarla öğrencilerin dikkatini çekerler hem de öğrenci dikkatini toparlayarak sınıf hakimiyetini doğal olarak sağlamış olurlar.
Eğitimin diğer kademelerinde de benzer durum söz konusudur. Meslek kazandırma noktasında ülkemiz eğitim sistemi göz önüne alındığında kilit nokta olan üniversite eğitiminde de eğitimci yetersizliği doğru sonuçlar vermiyor. Mesleğini severek seçtiği halde çalışmaktan soğuyan gençlerin asıl sorunu eğitimcilerle olan ilişkilerin niteliksizliğidir demiş olsak yanlış söylemiş olmayız. Nitekim bilgilenme aşamasındaki gençlere, bu ülkeye /dünyaya daha iyi hizmet etme amacıyla daha verimli yönlendirmelerde bulunmak her öğretim görevlisinin /elemanının boynunun borcudur.
Meseleye daha da geniş açıdan bakarsak bir üniversite hocası; hal hareketiyle, konuşması ve hitabıyla ileride o mesleği icra edecek olan gençlere örnek olması gerekir. "Aman işimi yaptım çıktım yük benden çıksın" bakışıyla düşünen hocalar, mesleğinde icraatı önemsemeyen üretmeye meyilli olmayan gençler yetiştirir. Zaten aksi düşünceye sahip öğrenci/ meslektaş ile karşılaştığında da agreşifleşir.
Tüm bu bilgiler ışığında bu konularda yeterli olmayan eğitimcilerin öz güvensizliği ve bunu kamufle etmek amacıyla gereksiz üstünlük kurma çabaları, haksız kibirleri peyda olmaktadır.
Hepimizin amacı sevdikleri işlerde çalışan öz güvenli, bilgili ve bilgisini insanlığın, ailesinin ve kendinin yararı için kullanan bireyler yetiştirmek olmalıdır. Ebeveynler, öğretmenler, farklı alanlarda eğitimciler olarak amacımızın günü kurtarma, egomuza yenilme, üstünlük, gösteriş çabaları olmamalıdır. Birbirimizi dinleyip anladığımız, birlikte daha güzel yarınlar için insan gibi çalıştığımız ömürlerimiz olsun.
Yorumlar