Duygusal okuryazarlık

Duygusal okuryazarlık yaklaşık 35 yıl önce ortaya konulan bir kavram olmasına rağmen halen nasıl yönetileceği nasıl öğretileceği hususunda yeterli bilince sahip olamamamız dikkat çekmesi gereken bir handikaptır.

Duygusal okuryazarlığı kuvvetli bireyler yetiştirmek için, çocuklara soyut eğitime geçmeye başladıklarında empati çalışmaları yaptırmak, iyi bir yöntem olabilir. Bunun için bilimsel öğretileri verirken detaylı düşünme egzersizleri önerilebilir. Örneğin tarih dersinde bir komutanın bakış açısının ne olduğu analoji yöntemleriyle ya da doğrudan düşündürülerek empati yapması sağlanabilir. Ebeveynler için bunun çeşitli yöntemleri vardır. Aile fertlerinden birinin hissettiğinin ne olduğu anlatılmasından, davranışlarının sonuçlarının neler olacağının izahına kadar geniş bir yelpazede uygulama alanı bulmak mümkündür.

Geç çocukluk yaşlarından itibaren ergenlik süresince önerilen günlük yazma etkinliği empati ediminin kazanılmasında etkili başka bir yöntem olarak karşımıza çıkar. Günlük tutma; empati kazanma, farklı duyguların empatik algılanması, iletişimde duyguların etkililiği, ilişkilerde duyguları okuyabilme gibi analitik hususlarda beceri kazanmayı sağlar. Günlük tutma etkinliği empati kazanmada etkili bir yöntem olmasıyla birlikte aynı zamanda kendi duygularının farkında olma kendi duygularını analiz etme kavramlarını da karşılayabilecek bir etkinliktir. Böylece bireyler kendilerini tanıma, hangi etkilere hangi duygusal tepkilerde bulunacakları, bu duygusal hislerin yorumlanması ve çevre tarafından okunabiliyor olması gibi becerilerde daha yüksek başarı gösterirler.

Kendi duygularını fark edebilen kişiler, kişilerin duygularını da anlayabilmede daha verimli sonuç elde ederler ve aslında bu sayede empati yapabilmek için öncelikli adımı da kazanmış olurlar. Aynı zamanda kendi duygularını tanıyabilen kişiler, kendilerini okuyabilmeyi de başarır, ne istediklerini bilir ve buna göre adım atarlar. Bu, toplum içinde bireyin kendi edimlerinin ölçüsünü, temeldeki nedenlerini anlayabilme izanı sağlamakla birlikte; toplumun bu bilgiye sahip olmasıyla birlikte her bir bireyin daha kolay mutlu olabileceği aşikardır.

Duygusal okuryazarlığı başarılı kimseler bu bilgiler ışığında duygularının sorumluluğunu alabilen, duygularını düşüncelerinden ayıran ve mantık-his dengesini kurabilen kişilerdir. Duygusal okuryazar kimseler, beyinlerinden geçen iletilerin duygularına mı düşüncelerine mi ait olduğunu ayırt edebilecek yetiye sahip olurlar. Düşünebilmekle hissedebilmek arasındaki farkı algılayabilirler. Bu çerçevede ideaları ile hislerinin ayırt edip kendilerini yönlendirebilecek olgunluğa muktedirlerdir. Aslında beyin kalp dengesini kuramamak buradan başlar. Kişi neye inanırsa, hangi ideaları beyninde oturttu ise hayattaki her şeye bu bağlamda bakar. Eğer düşüncelerinin altında yatan nedenler ayakları yere sağlam basarsa hislerde buna paralellik gösterebilir. Duygusal okuryazar kişiler bu paralelliğin olmadığı noktalara eğilir ve bu noktaları çözümler. Kişinin düşüncede tam erginliğe ulaşması da bu noktada hasıl olur.

Günümüzde hepimiz gerçek sevgi, saygı, dürüstlük vb. erdemlerin yokluğu ve azlığından şikayet ederken birbirimizle nasıl daha kuvvetli yakınlık ilişkileri kuracağımızı bilemez haldeyiz. Duygusal okuryazarlık konusunda daha yetkin kişiler ilişkileri okumak hususunda daha becerikli olup daha verimli yakınlıklar kurmayı becerebilirler. Etkili iletişim, hataların telafi edilebileceği bir empatik duyarlılık, akıl- his dengesinin kurulabilmesi, duyguların sorumluluğu alabilmek gibi becerilere sahip olabilmek için duygusal okuryazarlığı kuvvetli bireyler yetiştirmenin yoluna bakmamız bireysel olarak her birimizin, toplumsal olarak birlikteliğimizin faydasına olacağı açıktır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar