Modern Kölelik ve Eğitim
Kölelik yüzyıllarca farklı kisvelere bürünerek var olmaya devam ederken, modern kölelik çağımızın insanını tehdit eden sinsice hayatlarımıza girmiş olan bir tabirdir. İnsanın merkezde olduğu düşünülüp birçok parametreler dahilinde aslında hayatının bir zincirle olduğu yere bağlanması olarak da tasvir edilebilir. Günümüzde bir bireyin çalıştığı kuruma zorunlu, istemeyerek hizmet etmesi, insanın istemediği işlerde para kazanmak için çalışması, sevmediği bir insanla statü ya da toplumdan onay almak amacıyla evlenmesi de modern kölelik tabirinin altında değerlendirilir.
Modern köleliği oluşturan aslında yine insanlardır. Köleliğin legal olmamasıyla birlikte iş gücünü oluşturan alt sınıfın tabiri caizse avuçta tutulmasının modern yolu düşünceleri değiştirmekti. Günümüzde insanların düşüncelerini ve değerlerini irdelediğimizde aslında bireylerin modern köle haline getirilmesi aşamalarının nasılda işlediğini anlayabiliriz. İnsanlar, insan olarak mutlu yaşamak değil, daha çok para kazanmak için daha iyi statü elde edebilmek için çalışıyor. Çoğu kimse ise diğer kimselere statülerini, mal varlıklarını, hizmet ederek aldıklarını göstermek ve sözde kendini ispatlamak için çalışıyor. Öyleyse her gün sevmediği işe giden bunu başkalarına iyi bir iş sahibi imajını ispatlamak için gidiyorsa, başkaları dediğimiz kişilerin kölesidir. Veyahut eşinize daha pahalı bir yüzük almak için iş yerinde rakiplerinizin ayağına çelme takıyorsanız, ne aşkı ne sevgiyi ne de dünyayı tam olarak anlamış ve yaşamış sayılmazsınız.
Ancak tüm bunlarla birlikte yaşayabilmek için gerekli olan çalışma becerisini göstermek ve ihtiyaçlarınızı karşılamak için para kazanmak gerekmektedir. Öyleyse hayatın gerçeği ile özgür yaşamanın terazisi nasıl bir denge halinde bulunmalıdır?
Bu dengeyi yakalayabilmek için değerlerin ve eğitimin nedenlerinin sorgulanması şarttır. Aslında sosyolojik bir olgu olan modern kölelik, eğitim ile sıkı bir ilişki içindedir. Ebeveynler olarak çocuklarımızın köle olarak yaşamaması için dünyadaki tüm politik, ekonomik, eğitimsel alanları değiştirmek elbette mümkün değildir. Ancak çocuklara dünyayı daha özgür algılayıp yaşamaları için onlara belli değerleri kazandırmamız mümkündür. Bunların en başında gelen kendini bilmektir. Çocuklara eğer kendini tanımalarına, ne istediklerine, ne ile mutlu olabildiklerine, hangi işleri yaptıklarında tatmin olduğunu sorgulamalarına fırsat vermeli, desteklemeli ve onların bu sorgulayıcı bakış açısını kazanmalarına rehberlik etmeliyiz. Bireyler ancak ne istediklerini bildikleri zaman köle değil insan olabilme yolunda adım atabilirler.
Birçok ebeveynin yapmakta zorlandığı bir diğer mesele olduğu gibi kabul etmektir. Çocuk / genç ailesiyle farklı fikirde olabilir. Farklı ilgi alanlarına sahip olabilir. Vaktini ebeveynleri ile değil, ilgi alanına hizmet eden diğer kişilerle daha çok öğrenmek için harcayabilir. Tüm bunlara saygı duymamız gerekiyor. Çocukları oldukları gibi kabul etmek onlara saygı duymak daha özgür yaşamalarını sağlayabilir. Bu elbette ailelerin çocuğun kölesi olması anlamına gelmiyor. Ebeveynlerin bu noktada da dengesi sağlaması şart.
Pastanın kıvamındaki un miktarı gibi modern köleliğin önünde dik duruşlu olabilmenin kıvamında önemli husus ise cesarettir. Çocuklara cesaretle istediğinin peşinden koşabilmeyi, düşünüp tarttıktan sonra atik bir şekilde harekete geçebilmeyi öğretebilmek gerekiyor. İnsan cesarete ömür boyu ihtiyaç duyar. Ancak cesareti mantıkla entegre edebilmeyi gençlik yıllarında öğrenir. Cesareti ise aslında hiç öğrenmez, onunla doğar. Öğrendiği şey korkmaktır. Ailelerin cesareti öğretmelerine gerek yoktur. Korkak olmayı öğretmemeleri yeterlidir. Ailelerdeki otoriteyi sağlama pahasına oluşturulan "ebeveynim ben ezici üstünlüğüm" anlayışından vazgeçilerek çocuklara korkak olmayı değil, cesaretle yürüyebilmeyi öğretmek mümkün kılınabilir.
Yorumlar