Değerlileştirebilmek
"Hiçbir önemim yok", "ben sadece sizin çocuğunuzum", "keşke doğurmasaydınız" cümleleri bizlere yabancı değil. Bu kavramların altında yatan nedenleri araştırırken öylesine büyük bir kaybolmuşluk yaşıyoruz ki gerçek nedeni/nedenleri görmek zorlaşıyor.
Çoğu yetişkin/ebeveyn "biz böyle isyankar değildik, itaat ederdik" demekte olsa bile dünyanın, şartların değişmiş olduğunu kabul etmek gerektiğini savunmaktayım. Zamanda geriye doğru gittiğimizde bilginin tecrübelerle elde edildiğini görürüz ancak şuan bilgi ucuz ve kolay elde edilebilir. Karşınızdaki "çocuk" olarak gördüğünüz evladınız bizlerden çok daha fazla meraklı (yaşı itibari ve yozlaşmamasından ötürü) ve öğrenme iç güdüsüne sahiptir. Bu nedenle bilmenin verdiği özgüveni yaşıyor. Öğrendiğini bizlerle paylaşma arzusu taşıyor. Karşılığında bizler bilgisini paylaşmasına izin vermek yerine tecrübesizliğini yüzüne vuruyoruz...
Bu düşüncenin aksine yol almak isteyen kimi ebeveynler ise ölçüyü kaçırıp yazının en başında örneklendirdiğim cümlelerin daha ilerisine giden, ailesinden kopuk, sorgusuzca yaşayan ve sonuçta bağlılık nedir bilmeyen, özgürlüğü yaşamak için başka ruhlara çarpıp kaçan bireylerin yetişmesine neden oluyor.
Çoğu meselede olduğu gibi dengede olabilmek, çocuklara dengeli yaklaşabilmek gerekmektedir. Ancak bu dengeyi kıvamında tutabilmek için en baştan değer vermek gerekmektedir. Çocukların tecrübesizliğini işaret edip küçüksemektense bilgiye erişme ve bunu tecrübe edebilme/etmek isteme noktasında onlara değer verilmiş olsa eminim ki tecrübemizden yararlanmak için bizleri can kulağı ile dinleyecekler.
Yapılan birçok araştırmaya ve öğretmen olarak çalıştığım yıllardaki gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki kendisiyle en çok çatışan, sorunlar yaşayan, sorunlarını çözemeyen, onları kafasında ya da gerçekte büyütebilen çocuklar/gençler genelde saygının, karşılıklı değer vermenin ve haliyle güvenin inşa edilmediği ailelerden geliyor. Bu nedenle öncelikle bizlerin bilinçli yetişkinler olarak birbirlerimize -en başta eşlerimize- değer vermeyi ve bunu hissettirebilmeyi başarabilmemiz gerekiyor. Şayet bunu başarabilirsek birbirine kaşını dahi kaldıramayan anne babaları gören çocuk bu değere layık olabilmek, bu atmosfere girebilmek için şikayetler yerine çabalarla dolup taşacaktır. Yine aynı şekilde bizlerden de bu değeri çabalarına karşılık bekleyecektir. İşte bu noktada çabalarının değerini bilip, eksiklikleri birlikte tamamlamayı teklif eden ana baba dengeyi kurabilmiş, çocukta güveni inşa etmiş olur.
İster anne olun ister baba, ister öğretmen; sağlıklı/gelişen bir toplum bir tebessümünüzde gizli...
Çoğu yetişkin/ebeveyn "biz böyle isyankar değildik, itaat ederdik" demekte olsa bile dünyanın, şartların değişmiş olduğunu kabul etmek gerektiğini savunmaktayım. Zamanda geriye doğru gittiğimizde bilginin tecrübelerle elde edildiğini görürüz ancak şuan bilgi ucuz ve kolay elde edilebilir. Karşınızdaki "çocuk" olarak gördüğünüz evladınız bizlerden çok daha fazla meraklı (yaşı itibari ve yozlaşmamasından ötürü) ve öğrenme iç güdüsüne sahiptir. Bu nedenle bilmenin verdiği özgüveni yaşıyor. Öğrendiğini bizlerle paylaşma arzusu taşıyor. Karşılığında bizler bilgisini paylaşmasına izin vermek yerine tecrübesizliğini yüzüne vuruyoruz...
Bu düşüncenin aksine yol almak isteyen kimi ebeveynler ise ölçüyü kaçırıp yazının en başında örneklendirdiğim cümlelerin daha ilerisine giden, ailesinden kopuk, sorgusuzca yaşayan ve sonuçta bağlılık nedir bilmeyen, özgürlüğü yaşamak için başka ruhlara çarpıp kaçan bireylerin yetişmesine neden oluyor.
Çoğu meselede olduğu gibi dengede olabilmek, çocuklara dengeli yaklaşabilmek gerekmektedir. Ancak bu dengeyi kıvamında tutabilmek için en baştan değer vermek gerekmektedir. Çocukların tecrübesizliğini işaret edip küçüksemektense bilgiye erişme ve bunu tecrübe edebilme/etmek isteme noktasında onlara değer verilmiş olsa eminim ki tecrübemizden yararlanmak için bizleri can kulağı ile dinleyecekler.
Yapılan birçok araştırmaya ve öğretmen olarak çalıştığım yıllardaki gözlemlerime dayanarak diyebilirim ki kendisiyle en çok çatışan, sorunlar yaşayan, sorunlarını çözemeyen, onları kafasında ya da gerçekte büyütebilen çocuklar/gençler genelde saygının, karşılıklı değer vermenin ve haliyle güvenin inşa edilmediği ailelerden geliyor. Bu nedenle öncelikle bizlerin bilinçli yetişkinler olarak birbirlerimize -en başta eşlerimize- değer vermeyi ve bunu hissettirebilmeyi başarabilmemiz gerekiyor. Şayet bunu başarabilirsek birbirine kaşını dahi kaldıramayan anne babaları gören çocuk bu değere layık olabilmek, bu atmosfere girebilmek için şikayetler yerine çabalarla dolup taşacaktır. Yine aynı şekilde bizlerden de bu değeri çabalarına karşılık bekleyecektir. İşte bu noktada çabalarının değerini bilip, eksiklikleri birlikte tamamlamayı teklif eden ana baba dengeyi kurabilmiş, çocukta güveni inşa etmiş olur.
İster anne olun ister baba, ister öğretmen; sağlıklı/gelişen bir toplum bir tebessümünüzde gizli...
Yorumlar