Araştırmacı Kişilikler
Hangi yaş gruplarına ne öğretileceği konusunda hararetli tartışmalar furyası sürerliliğini kaybetmezken, asıl önem arz eden mesele eğitim konusunda eleştirilerimizin bakış açısıdır. Zorunlu dersler ve seçmeli derslerin neler olacağı, müfredatın neler içermesi gerektiği ana sınıfından üniversitelere kadar birçok kurumda gündemi oluşturur. Eleştiriler, öneriler hep yenilikler üzerinden konuşulur, sunulur. Ancak bu kadar konuşup bu kadar değişikliğe uğrayan eğitim sistemine rağmen halen olumlu bir adım atılmış değil, aksine eğitim gün geçtikçe gelecek hakkında korkutan boyutlarda bir tablo oluşturuyor.
Bir insanın her şeyi mükemmel düzeyde bilemeyeceği düşüncesinden yola çıkıp ne öğretileceği değil, nasıl öğreneceklerini öğretme hususunda düşünüp çalışsak daha doyurucu ve verimli sonuçlara ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Çocuklara ve gençlere en faydalı bilgiyi (kendi bakış açımıza göre) sunmaya çalışmak yerine onlara beyin süzgecinden faydalı bilgiyi nasıl süzeceklerini öğretmemiz doğru ve faydalı bilgiye ulaşmalarında meşale olabilecek bir meziyettir.
Nitekim bu konuda yaptığımız hataların olumsuz sonuçlarını görüp yaşıyoruz. Gençlere ilmihal araştırma kültürü kazandırılamaması, lisans düzeyindeki öğrencilerin henüz literatür taramasının nasıl yapılacağı konusunda net bilgiye sahip olamaması, bireylerin hayatta yaşadıkları/gördükleri deneyimlerin perde arkasındaki bilgi hüzmesini görememesi bu konuda eksik kaldığımızın ispatıdır.
Bir başka hatalı nokta ise tüm gençlerimizi bir havuza atıp "önce çıkan kazansın" mantığıyla davranan hatalı eğitim sistemi ve bakış açısıdır. Nice dahilerin farklı alanlarda başarılı olamayışları dahilikleirinden bir şey kaybettirmez. Her bireyin farklı olduğunu öğretir.
Tüm disiplinler tüm öğrenciler içindir demek yanlış olur. Kimileri kendini sporda, kimileri sanatta, kimileri mühendislikte, kimileri edebi metinlerde büyük başarılara imza atabilirler. Bu bir gencin ömrünün önemli bir evresini her şeyi öğrenmek için harcaması demektir ve gencin bir konuda profesyonel olarak eğitim almasının önünde engeldir.
Zihinlerin algılamaya uygulamaya ve öğrenmeye en açık olduğu süreçte gerekli gereksiz tüm bilgileri öğrencilere yığmak beyin katliamı olarak nitelendirilebilir. Öğrencilere ne öğreteceğimiz konusunda bu kadar tartışacağımıza onlara yetişkin gibi düşünebilmenin yolunu açsak, neyi nasıl öğrenecekleri hakkında rehberlik yapsak hayatları boyunca kullanacakları önemli bir meziyeti kazandırmış oluruz.
Elbette eğitim sistemini bir blog yazısıyla değiştirmek mümkün değil (keşke bu değişim kolayca mümkün olabilseydi). Ancak yine de bazı ufak girişimler geleceğin yetişkinlerinin daha bilinçli olması adına önem arz eder. Bu noktada öğretmenlerin ezberci değil, anlamaya dayalı bir öğretim metodu uygulaması milyon taşı niteliğindedir. Bir matematik formülünü ezberlemektense, matematiğin hayatın neresinde ne kadar kullanmalıyız yahut fizikte kimyada formüller ezberletilmesindense hayatımızın neresinde pozitif bilimlerden yararlanabilirizi düşünebilmeleri öğrencilerin bu farkındalığa ulaşabilmeleri için önemlidir.
Aileler de çocuklarını yetiştirirken bu değerlere dikkat etmeleri çocukluk yaşlarından itibaren bireylerin araştırmacı kişiliklerini geliştirmelerinde pekiştirici bir unsur olur. Bu noktada önemli olan ebeveynin bilgili olmasıdır. Gençle /çocukla birlikte yemek yaparken suyun kaynamasını, ısı ve sıcaklık kavramlarını , tariflere bakarken oran orantıyı, evde yapılacak tadilat işlerinde basit makinaları, gündemi takip ederken sosyolojiyi , psikolojiyi işaret eden yetişkinler doğru, faydalı, kalıcı bilgileri ve soru işaretlerini beyinlere nakşedebilir. Böylece düşünmeyi , bilgiyi kullanmayı, cevap bulamadığında sormayı, okudukça çelişen bilgilerden dolayı araştırmayı, araştırıp öğrenmeyi yaşam biçimi edinebilir.
Amacımız çok şey bilen değil, faydalı ve doğru bilgiye kolayca ulaşmayı becerebilen kişiler yetiştirmektir. Bu sayede yaşamının önemli kısmında bilgi hamalı olmak yerine kendini yetişirmiş, kişisel farkındalığa ulaşmış ve hayatının geri kalanında verim alınabilir nitelikte bilgiler üretebilen, beynini en iyi şekilde kullanabilen kişilere ulaşmak olasıdır.
Bir insanın her şeyi mükemmel düzeyde bilemeyeceği düşüncesinden yola çıkıp ne öğretileceği değil, nasıl öğreneceklerini öğretme hususunda düşünüp çalışsak daha doyurucu ve verimli sonuçlara ulaşabiliriz diye düşünüyorum. Çocuklara ve gençlere en faydalı bilgiyi (kendi bakış açımıza göre) sunmaya çalışmak yerine onlara beyin süzgecinden faydalı bilgiyi nasıl süzeceklerini öğretmemiz doğru ve faydalı bilgiye ulaşmalarında meşale olabilecek bir meziyettir.
Nitekim bu konuda yaptığımız hataların olumsuz sonuçlarını görüp yaşıyoruz. Gençlere ilmihal araştırma kültürü kazandırılamaması, lisans düzeyindeki öğrencilerin henüz literatür taramasının nasıl yapılacağı konusunda net bilgiye sahip olamaması, bireylerin hayatta yaşadıkları/gördükleri deneyimlerin perde arkasındaki bilgi hüzmesini görememesi bu konuda eksik kaldığımızın ispatıdır.
Bir başka hatalı nokta ise tüm gençlerimizi bir havuza atıp "önce çıkan kazansın" mantığıyla davranan hatalı eğitim sistemi ve bakış açısıdır. Nice dahilerin farklı alanlarda başarılı olamayışları dahilikleirinden bir şey kaybettirmez. Her bireyin farklı olduğunu öğretir.
Tüm disiplinler tüm öğrenciler içindir demek yanlış olur. Kimileri kendini sporda, kimileri sanatta, kimileri mühendislikte, kimileri edebi metinlerde büyük başarılara imza atabilirler. Bu bir gencin ömrünün önemli bir evresini her şeyi öğrenmek için harcaması demektir ve gencin bir konuda profesyonel olarak eğitim almasının önünde engeldir.
Zihinlerin algılamaya uygulamaya ve öğrenmeye en açık olduğu süreçte gerekli gereksiz tüm bilgileri öğrencilere yığmak beyin katliamı olarak nitelendirilebilir. Öğrencilere ne öğreteceğimiz konusunda bu kadar tartışacağımıza onlara yetişkin gibi düşünebilmenin yolunu açsak, neyi nasıl öğrenecekleri hakkında rehberlik yapsak hayatları boyunca kullanacakları önemli bir meziyeti kazandırmış oluruz.
Elbette eğitim sistemini bir blog yazısıyla değiştirmek mümkün değil (keşke bu değişim kolayca mümkün olabilseydi). Ancak yine de bazı ufak girişimler geleceğin yetişkinlerinin daha bilinçli olması adına önem arz eder. Bu noktada öğretmenlerin ezberci değil, anlamaya dayalı bir öğretim metodu uygulaması milyon taşı niteliğindedir. Bir matematik formülünü ezberlemektense, matematiğin hayatın neresinde ne kadar kullanmalıyız yahut fizikte kimyada formüller ezberletilmesindense hayatımızın neresinde pozitif bilimlerden yararlanabilirizi düşünebilmeleri öğrencilerin bu farkındalığa ulaşabilmeleri için önemlidir.
Aileler de çocuklarını yetiştirirken bu değerlere dikkat etmeleri çocukluk yaşlarından itibaren bireylerin araştırmacı kişiliklerini geliştirmelerinde pekiştirici bir unsur olur. Bu noktada önemli olan ebeveynin bilgili olmasıdır. Gençle /çocukla birlikte yemek yaparken suyun kaynamasını, ısı ve sıcaklık kavramlarını , tariflere bakarken oran orantıyı, evde yapılacak tadilat işlerinde basit makinaları, gündemi takip ederken sosyolojiyi , psikolojiyi işaret eden yetişkinler doğru, faydalı, kalıcı bilgileri ve soru işaretlerini beyinlere nakşedebilir. Böylece düşünmeyi , bilgiyi kullanmayı, cevap bulamadığında sormayı, okudukça çelişen bilgilerden dolayı araştırmayı, araştırıp öğrenmeyi yaşam biçimi edinebilir.
Amacımız çok şey bilen değil, faydalı ve doğru bilgiye kolayca ulaşmayı becerebilen kişiler yetiştirmektir. Bu sayede yaşamının önemli kısmında bilgi hamalı olmak yerine kendini yetişirmiş, kişisel farkındalığa ulaşmış ve hayatının geri kalanında verim alınabilir nitelikte bilgiler üretebilen, beynini en iyi şekilde kullanabilen kişilere ulaşmak olasıdır.
Yorumlar