Dur kaçma diyemediğimiz ÇOCUKlar!...

Çocukların özgür yetişmesini yanlış yorumlayarak gençlerin belli bir yaştan itibaren ayrı yaşamasını benimseyen batı kültürünün etkisini doğu toplumlarında göstermiş olması bu durum hakkında bizi düşünmeye sevk etmekle birlikte düşünmek için geç kaldığımızın üzücü emaresidir. Batı kültürü, bireysel yaşama kültürünü benimseyip aile fertleri ile yavaş yavaş kopan ilişkilerin toparlanması ile uğraşırken, aile fertlerine bağlı değil bağımlı olmayı benimseyen doğu kültürü ise iletişimin kopmaması için geleneklerine bağlı kalmayı tercih etmektedir.
Kültürlerin bakış açıları farklı olsa da sonuçta çözümlenmesi gereken bir iletişim sorunu vardır. Çözümü kritik yaşlarda çocuklar ile olan iletişimde saklıdır. Evi terk eden gençlerin sorunlarının temeline inmek ve sorunu bertaraf etmek için iki önemli süreci doğru bir şekilde tamamlamak gerekmektedir. Bu iki süreçten biri ergenlik ile genç yetişkinlik yaşlarını kapsayan süreç, diğeri ise bebeklik sürecidir.
Aileleri ile doğru iletişim kurmuş gençlere bakıldığında bu bireyler genellikle bebeklik süreçlerinde aileleri ile güvenli bağlanmayı gerçekleştirmişlerdir. Ebeveynler sevgisini göstermiş ve çocuk sevgi duygusunu öğrenmiş, aile içi sevginin varlığına bilinçaltı düzeyinde inanmışlardır. Bu atmosfer aile içi iletişimin kalitesini arttırmakla birlikte çocukluk yıllarında aile ile bilgi paylaşımı, birlikte hareket etme gibi noktalarda daha uzlaşmacı olacaklardır. Güvenli bağlanmanın kişide bıraktığı olumlu izlerden bu sadece biridir.
Gençlik dönemlerinde aile ile iletişimin kopmasında etkili faktörler ise aile ile genç arasında verimli bir iletişimin kurulamamış olmasıdır. Bu noktada aile içi kopuk ilişkinin varlığı, ergenlik dönemi niteliği olarak arkadaşlarla vakit geçirmenin tercih edilmesi ilişkilerin yıpranmasını hızlandırmaktadır.
Yeterli sevgi ve anlayış ortamında yaşayan bireyler bulundukları ortamı terk etmek istemezler. Bu nedenle yuva atmosferinde doygunluğu yaşadığımız ve yaşattığımız değerlerimizin neler olduğunu irdelemeliyiz. Adaletle iş bölümü yapılan, aile üyelerinde çalışkanlığın erdem sayıldığı, kişisel hakların ve sınırların olmasının yanında aktif paylaşım ortamının olduğu aile ortamları, koşulsuz kabulu benimsemiş ebeveynler güven sağlar. Güven ortamı gençlerde ait olma, yardımlaşma, paylaşma duygularını isteklice körükleyebilir.
Aslında "çocuğum evden kaçmasın" ya da "çocuğum her yaşta bana her şeyi anlatsın" anlayışı deprofesyonel bir yaklaşımdır. Bunun yerine çocukların farklı yaşlarda farklı noktalarda paylaşımda bulunduklarının bilincinde olan ebeveynler çocuklarıyla daha aktif bir ilişki içine girebilirler. Ayrıca tüm bu endişelerden sıyrılıp gençler için daha verimli, tüm bireyler için daha huzurlu ortamın sağlanması ve kazanılması istenen değerlerin nasıl elde edileceği hakkında bir bilince sahip olmak en kolay yoldan endişeleri ortadan kaldıracaktır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar