Okullar Başlarken...
Okulların açılmasına az zaman kala aileler kırtasiye masraflarının derdine düşmüş durumda. Ne alalım, ne uygundur, en kalitelisini nerede bulabilirim, aman sağlığına zararlı ürünleri almayayım derken bile çocuklar bizim o telaşeli halimize telaşeliler. Bir de bunlara "okulların açılmasına az zaman kaldı, tatilde tüm öğrendiklerini unuttun artık bir tekrar yapmalısın" söylemleri ekleniyor. Okulun sıkıcı havasını hatırlamak isteyen kim; dokunarak, koklayarak, keşfederek öğrenmek varken? Tüm bunlara şahit olan küçük kardeş belki henüz okul kokusunu almadan "okuldan kaçınmalıyım" fikrini yerleştiriyor düşüncelerine. Okuldan korkutan bizler miyiz? Eğitim sistemi mi? Yoksa çocuklar mı istemiyor öğrenmeyi?
Her insan öğrenme içgüdüsüyle doğar ve bu içgüdüyle yaşar. Öğrenmek istemeyen yoktur. Öğrenmeyi engelleyen duygular vardır. Öğrenme albenisini yitirmiştir. Hatalar sistemin içinde ve içimizdedir. Okuldan korkan, nottan korkan, yanlış yapmaktan ve dışlanmaktan korkan, otoritesizliğin dayattığı baskılardan dolayı saldırganlaşan çocuklar; yetiştirmek istemesek de okulu bu yanlışta önemli bir imge olarak kabul ederler.
Öncelikle bakış açısı...
Bunun için en başta bizlerin bakış açımızı değiştirmemize ihtiyacımız var. Var olan sistemi bir lego parçaları gibi söküp çıkartamadığımız, daha iyi bir forma getiremediğimiz için ilk olarak bizim bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bakış açımızı değiştirdiğimizde çocuklar bizim baktığımız pencereden bakmayı da öğreneceklerdir.
Bakış açımız okulun illaki korkulması gereken yer olmadığı olmalıdır. Düşük not aldığında çocuğu cezalandırmayacağımız, olmalıdır. Çocuğa derslerden düşük not almasının ne yazık ki daha iyi okullar için gerekli ancak aile ilişkileri için önemsiz olduğu mesajını vermek gerekir. Nitekim öyle de olmalıdır. Birlikte öğrenmeyi en dolu şekilde yaşayabileceğimizi ancak sadece kitaplardan öğrenmenin desteklenmeyeceğini bilmesi gerekir. Aksi taktirde ne kadar antisosyal gençlerin var olacağını kestirebiliriz.
Okul konusunda elbette tek başımıza, çocukların zihninde okul korkusunu yenemeyiz. Bu konuda öğretmenlerle işbirliği yapmayı öneriyorum. Ebeveynlerin bu konuda aile ilişkilerini zedelemeyecek yaptırımlarda bulunması, okulu öğrenmenin gerçekleşeceği tek yer olarak algılamaması, çocuğun özelliklerinin farkında olması, ona da kendini fark etmesinde yardımcı olması, çocuğun yanında olduğunu onu destekleyeceğini ona hissettirmesi yapılabilecekler arasındadır.
Okulların açılmasına az bir zaman kala çocukların "az kalmış" tatillerinin keyfini çıkarmasına izin verin. Onu tamamen serbest bırakın demiyorum. Özgürlüğü yaşamasına izin verin. Birlikte kaliteli zaman geçirmeye devam edin. Yaklaşan farkındalıktan yoksun eğitim sisteminin gelişini her gün hatırlatmayın. Tamir yaparken elektriğin tehlikesinden bahsedin. Resim yaparken renklerin karışımından bahsedin. Yemek yaparken ölçüleri anlatın, orantıyı açıklayın. Çocuk öğrendikçe merak edecektir. Daha detaylı bir şekilde okulda öğreneceğini söyleyin. Korkularını tırmandırmayın. Meraklandırın. Sakinleştirin. Güven verin. Sevdirin. Hazırlayın. Çocuklarınızla siz de eğlenin.
Her insan öğrenme içgüdüsüyle doğar ve bu içgüdüyle yaşar. Öğrenmek istemeyen yoktur. Öğrenmeyi engelleyen duygular vardır. Öğrenme albenisini yitirmiştir. Hatalar sistemin içinde ve içimizdedir. Okuldan korkan, nottan korkan, yanlış yapmaktan ve dışlanmaktan korkan, otoritesizliğin dayattığı baskılardan dolayı saldırganlaşan çocuklar; yetiştirmek istemesek de okulu bu yanlışta önemli bir imge olarak kabul ederler.
Öncelikle bakış açısı...
Bunun için en başta bizlerin bakış açımızı değiştirmemize ihtiyacımız var. Var olan sistemi bir lego parçaları gibi söküp çıkartamadığımız, daha iyi bir forma getiremediğimiz için ilk olarak bizim bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Bakış açımızı değiştirdiğimizde çocuklar bizim baktığımız pencereden bakmayı da öğreneceklerdir.
Bakış açımız okulun illaki korkulması gereken yer olmadığı olmalıdır. Düşük not aldığında çocuğu cezalandırmayacağımız, olmalıdır. Çocuğa derslerden düşük not almasının ne yazık ki daha iyi okullar için gerekli ancak aile ilişkileri için önemsiz olduğu mesajını vermek gerekir. Nitekim öyle de olmalıdır. Birlikte öğrenmeyi en dolu şekilde yaşayabileceğimizi ancak sadece kitaplardan öğrenmenin desteklenmeyeceğini bilmesi gerekir. Aksi taktirde ne kadar antisosyal gençlerin var olacağını kestirebiliriz.
Okul konusunda elbette tek başımıza, çocukların zihninde okul korkusunu yenemeyiz. Bu konuda öğretmenlerle işbirliği yapmayı öneriyorum. Ebeveynlerin bu konuda aile ilişkilerini zedelemeyecek yaptırımlarda bulunması, okulu öğrenmenin gerçekleşeceği tek yer olarak algılamaması, çocuğun özelliklerinin farkında olması, ona da kendini fark etmesinde yardımcı olması, çocuğun yanında olduğunu onu destekleyeceğini ona hissettirmesi yapılabilecekler arasındadır.
Okulların açılmasına az bir zaman kala çocukların "az kalmış" tatillerinin keyfini çıkarmasına izin verin. Onu tamamen serbest bırakın demiyorum. Özgürlüğü yaşamasına izin verin. Birlikte kaliteli zaman geçirmeye devam edin. Yaklaşan farkındalıktan yoksun eğitim sisteminin gelişini her gün hatırlatmayın. Tamir yaparken elektriğin tehlikesinden bahsedin. Resim yaparken renklerin karışımından bahsedin. Yemek yaparken ölçüleri anlatın, orantıyı açıklayın. Çocuk öğrendikçe merak edecektir. Daha detaylı bir şekilde okulda öğreneceğini söyleyin. Korkularını tırmandırmayın. Meraklandırın. Sakinleştirin. Güven verin. Sevdirin. Hazırlayın. Çocuklarınızla siz de eğlenin.
Yorumlar