Özgüvenli Kal
Günümüz dünyasında her ne kadar çocuklar özgür yetişse de özgüven eksikliği yaşayan çocuklarımız olabiliyor. Bunun önüne geçmek için birkaç önemli noktaya dikkat etmemiz yerinde olacaktır.
Öncelikle birçok yetişkini motive ederken dahi kullanılan bunu yapabilirsin mesajını çocuklar için de kullanmalıyız. Çocuklara kendi işlerini kendilerinin yapabileceğini söylememiz gerekir. Başarıya yönelik cümleler bireyde olduğu gibi çocuklarda da bir işi yapmaya olan inancı, dolayısıyla özgüveni arttırır. Elbette sadece sözle hareket etmek yeterli olmayacaktır. Onlara inandığımızı hissettirmemiz de gereklidir ve bunun yolu davranışlarımızla bunu aksettirmek olacaktır. Bunun için çocuklara çocuk olduklarını hatırlatmak yerine yapabilecekleri görevleri vermek faydalı olur. Örneğin "aman kırarsın ben getiririm" yerine "bence bu bardağı sen getirebilirsin, yardım edebilir misin?" cümlesi çok daha pozitif ilişkilere gebe ve özgüven arttırıcı adımdır.
Benzer şekilde, sorumluluklar vermek hatta sorumluluk alması sağlanarak özgüven geliştirilebilir. Çocuklar kendi sorunlarını kendileri çözebilirler inancı vurgulanmalıdır. Okulla, arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunlarda onları dinlemek "belki şu yöntem çözüm olabilir ancak senin kendi kararın" cümlesi kullanılmalıdır. Kültürümüzün aşırı koruyucu bir aile yapısına sahip olması hasebiyle çocuklarımızın sorunlarını her daim çözmekle kendimizi sorumlu ilan ediyoruz. Halbuki bu davranış özgüven eksikliğine ve kendi meselelerini kendileri çözemeyen kişiler olmalarına neden oluyor. Yönlendirmekten ziyade ben dilini kullanın. "Doğru olan davranış budur, bunu yap" yerine "bu yaptığın davranış beni rahatsız ediyor, insanları rahatsız etmek onların özgürlüğüne ket vurur, engeller" demek daha yapıcıdır.
Özgüven sahibi çocuklar için topluluk içinde azarlamadan uzak durulmalı, sık sık ceza verilmemelidir. Cezalar ödüllerle denge halinde olmalı ve ceza ödül kavramları en sık başvurulan yöntem olmamalıdır. Fazla ödül olan çocuk aşırı özgüvenli (belki kibir düzeyinde), fazla ceza alan çocuk da "ben nasıl olsa yapamıyorum" anlayışına bürünüp özgüvensiz olabilir.
Toplumumuzda en çok görülen hatalardan biri de kıyaslamadır. Çocukların her biri ayrı bir dünya ayrı bir yetenektir. Birbirlerini geçemezler çünkü hepsinin kulvarı farklıdır. Kıyaslama yerine birbirlerini nasıl tamamlayacakları düşünülmelidir. Kıyaslamaktan çok onları var olan hünerleriyle birlikte sevin. Yapabildikleri ve yapamadıklarıyla onları yargılamayın. Zaten her insan dünyada yapabileceği her şeyi öğrenme arzusu ile doludur. Yapmak istediklerini ve yeteneklerini icraata geçirmek için çabalayacaktır. Ebeveynlere düşen bunu desteklemek ve birlikte doğrusunu yapmak için kolları sıvamaktır.
Çocuklarınızın duygularını, korkularını, endişelerini dikkate alın ancak abartmayın. Onların başarma motivasyonlarına set çeken duyguların neler olduğuyla ilgilenin. Bu duyguların neler olduğunu bildiğiniz vakit kuracağınız duygusal iletişim daha kuvvetli ve isabetli olacaktır. Bu sebeple aile içinde iyi dinleyici olmaya gayret edin.
Son olarak her zaman her konuda olduğu gibi eşler arası çatışmaların yıkıcı etkilerinin olduğunu hatırlayın. Eşler arası çatışmanın daha içine kapanık daha özgüvensiz çocuklar yetiştireceğini bilin. Ebeveynlerden sadece birinin olumlu davranışlarda bulunmasının yeterli olmadığının, farz-ı misal sadece annenin iletişimde güçlü olmasının çocuğun babaya karşı ürkek davranışlardan kurtarmaya yeterli olmadığının farkında olun. Bu konuda ne yapabileceğinizi eşinizle konuşun, gerekirse birbirinizi bilgilendirip yönlendirin.
Öncelikle birçok yetişkini motive ederken dahi kullanılan bunu yapabilirsin mesajını çocuklar için de kullanmalıyız. Çocuklara kendi işlerini kendilerinin yapabileceğini söylememiz gerekir. Başarıya yönelik cümleler bireyde olduğu gibi çocuklarda da bir işi yapmaya olan inancı, dolayısıyla özgüveni arttırır. Elbette sadece sözle hareket etmek yeterli olmayacaktır. Onlara inandığımızı hissettirmemiz de gereklidir ve bunun yolu davranışlarımızla bunu aksettirmek olacaktır. Bunun için çocuklara çocuk olduklarını hatırlatmak yerine yapabilecekleri görevleri vermek faydalı olur. Örneğin "aman kırarsın ben getiririm" yerine "bence bu bardağı sen getirebilirsin, yardım edebilir misin?" cümlesi çok daha pozitif ilişkilere gebe ve özgüven arttırıcı adımdır.
Benzer şekilde, sorumluluklar vermek hatta sorumluluk alması sağlanarak özgüven geliştirilebilir. Çocuklar kendi sorunlarını kendileri çözebilirler inancı vurgulanmalıdır. Okulla, arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunlarda onları dinlemek "belki şu yöntem çözüm olabilir ancak senin kendi kararın" cümlesi kullanılmalıdır. Kültürümüzün aşırı koruyucu bir aile yapısına sahip olması hasebiyle çocuklarımızın sorunlarını her daim çözmekle kendimizi sorumlu ilan ediyoruz. Halbuki bu davranış özgüven eksikliğine ve kendi meselelerini kendileri çözemeyen kişiler olmalarına neden oluyor. Yönlendirmekten ziyade ben dilini kullanın. "Doğru olan davranış budur, bunu yap" yerine "bu yaptığın davranış beni rahatsız ediyor, insanları rahatsız etmek onların özgürlüğüne ket vurur, engeller" demek daha yapıcıdır.
Özgüven sahibi çocuklar için topluluk içinde azarlamadan uzak durulmalı, sık sık ceza verilmemelidir. Cezalar ödüllerle denge halinde olmalı ve ceza ödül kavramları en sık başvurulan yöntem olmamalıdır. Fazla ödül olan çocuk aşırı özgüvenli (belki kibir düzeyinde), fazla ceza alan çocuk da "ben nasıl olsa yapamıyorum" anlayışına bürünüp özgüvensiz olabilir.
Toplumumuzda en çok görülen hatalardan biri de kıyaslamadır. Çocukların her biri ayrı bir dünya ayrı bir yetenektir. Birbirlerini geçemezler çünkü hepsinin kulvarı farklıdır. Kıyaslama yerine birbirlerini nasıl tamamlayacakları düşünülmelidir. Kıyaslamaktan çok onları var olan hünerleriyle birlikte sevin. Yapabildikleri ve yapamadıklarıyla onları yargılamayın. Zaten her insan dünyada yapabileceği her şeyi öğrenme arzusu ile doludur. Yapmak istediklerini ve yeteneklerini icraata geçirmek için çabalayacaktır. Ebeveynlere düşen bunu desteklemek ve birlikte doğrusunu yapmak için kolları sıvamaktır.
Çocuklarınızın duygularını, korkularını, endişelerini dikkate alın ancak abartmayın. Onların başarma motivasyonlarına set çeken duyguların neler olduğuyla ilgilenin. Bu duyguların neler olduğunu bildiğiniz vakit kuracağınız duygusal iletişim daha kuvvetli ve isabetli olacaktır. Bu sebeple aile içinde iyi dinleyici olmaya gayret edin.
Son olarak her zaman her konuda olduğu gibi eşler arası çatışmaların yıkıcı etkilerinin olduğunu hatırlayın. Eşler arası çatışmanın daha içine kapanık daha özgüvensiz çocuklar yetiştireceğini bilin. Ebeveynlerden sadece birinin olumlu davranışlarda bulunmasının yeterli olmadığının, farz-ı misal sadece annenin iletişimde güçlü olmasının çocuğun babaya karşı ürkek davranışlardan kurtarmaya yeterli olmadığının farkında olun. Bu konuda ne yapabileceğinizi eşinizle konuşun, gerekirse birbirinizi bilgilendirip yönlendirin.
Yorumlar